22 Ağustos 2012 Çarşamba

resimler ve insanlar



     Bazı şeyler vardır. klişe olmuş deriz ya öyledir. örneğin uzaklardaki hayatlar hep iyidir, hep huzurludur , bütün öteki kadın ve erkekler kötüdür, öğrenci düşük not almaz öğretici verir, ayrılıklar her zaman zordur bunlar sayarsak eğer milyonları bulur.
        Hiç kimse yoktur ki hayalinde uzaklarda bir yaşam canlandırmasın ve o yaşama kötülük kondursun, bir resim çizer oraya dair. Abidin Dino edasıyla her köşede bir mutluluk, her köşede bir sevişgenlik, her işte bir kariyer doruğu, o resimdeki köşe başı kapkaççıları, yabancılara kötü gözle bakma, yağmurlar, fırtınalar yoktur. Nereye gitmiştir. tüm bunlar bilinmez, gitmeselerde gözükmeyen imgelerdir. söz konusu olaylar. Taaa o kadar uzaklarda olmaz öyle şeyler çünkü, öyle ya orada yaşayanlar insan değillerde, başka başka yaratıklar demek.  Heralde orada hiç cinayet yok  ölümlerin hepsi evlerinde ya da hastanelerinde döşeklerde yaşanıyor.
        Kim bilir aşklarda  ayrılık da  yoktur oralarda, varsa da ayrılıklarda burukluk, yada ayrılmayı gerektiren birbirini anlamazlık, karşıdakine kötü davranma, yada ötekileştirilmiş bir kadın ya da erkek yani bir üçüncü kişi yoktur. Herkes kendi sevdiği, kendi seçtiği  ruh eşiyle sonsuza dek, ölüm onları döşeklerinde yakalayana dek ayrılmazlar.


        Okullarda herkes başarılıdır belki, hangi yaşta olursa olsun öğrenci hiç düşük puan almaz, ailesi tarafından bu konuda azarlanmaya, paylanmaya maruz kalmaz, çalışkandır okullu olanlar, saçma sapan sınavlar yoktur oralarda , çocuklar çocukları bitene dek büyümek zorunda kalmazlar. Yarış atı misali sürekli sınavlara hazırlanmak için cep test kitabı denilen mini boylarda kitapları otobüslerde bile çıkarıp çözmek yerine , beğendiği kendi seçtiği bir  kitabı okumak gibi lüksleri vardır, bisiklet yolları , sosyal etkinlikte bulunabileceği alanları ve zamanları bile olabilir.
        Acaba o zaman mutluluğun resmi, ismi şekli değişirmiydi , yani her şey kusursuz olsa, insanlar para için paranın kölesi olmak için değilde, hayatın tadına varmak, sevdiği tüm olguları etrafında barındırarak yaşasa, isteyeceği, şikayet edeceği durumların içine yine de kendini sokmayı başarabilirmiydi , bilinmez.
         Sanırıyorum ki çizilen bu mutluluk resmi günümüzde pek geçerlilik kazanamaz. Bir kere insanla başlar her şey ve onunla biter. İnsanın doğasında acı çekmeye meyilli bir yan olmasa,  kendi kendine yıkarmı kurduğu biliktelikleri, kıyar mı sokakta hiç tanımadığı birinin cüzdanındaki üç beş kuruş için boğazını kesmeye, yada başarılı olmak adına çocuklarını kafese koymaya, çemberin içindeki Hemster gibi sürekli koşar koşar, nereye gitmeye çalışır, neye varmak ister bunu kendisi de bilmeden farkedemen, sistemin ve paranın kölesi olurken geride bıraktığı değerleri unutmaya da bu kadar hazır olmazdı üstelik.
        Her yaşanan günde neredeyse bir kere hayat zor diyerek şöyle derin bir nefes alıp verilir. Bunun yanında düşünülmez  ama hayatı kim zorlaştırır. Görülmeyen bir el mi , aslında ilginçtir öyle düşünülür  bir çok zaman "kader" denir  yapılacak bir şey yok yaşanması gereken bir durum diyerek kabullenir, içselleştirilir yanlış olan yaşanan ne varsa. en nihayetinde elden bir şey gelmez! şeklindeki tamamen suç kaftandan yapılsa kimse giymez tarzındaki davranışı sergiler

       Öyleki,  şahsi iradeleriyle  kurdukları , hayatlarınının  aksiliklerini, başarısızlıklarını, aksaklarını bile başka bir durumalara bağlama, birilerinin üzerine yıkma gibi konularda en başarılı varlıklardır insanlar. ve de yaratılmışların en çelişkilisidir. Dünyayı harika bir yer yapabilmeyi başaracak evrendeki her bir zerreyi mensup olduğu ırkın  hizmetine sokmayı, her bir tanecikten ayrı ayrı yararlanabilme, ilişkilerini düzenleyebilme, hayatta kalmayı her şekilde başarabilme  gücü varken gün be gün yaşanmı kendi veya yakınları özellikle de en sevdikleri  için çekilmez kılan başka bir canıl türüne rastlamak mümkün olmaz olamaz olabilemez!

          Herkesin kendi elleriyle inşa ettiği yaşamlarda elbette kırıklıklar, özlemler kayıplar, yenilgiler,  yaprak dökümleri  olacak,  zaman zaman dizide kanayacak, canı da yanacak. Sevişmeleri olduğu kadar nefretleri de selamlayacak, barışı kucakladığı gibi savaşa da göğüs germesi gereken anlar olacak, kavuşmalarda doruklara çıkarken, varlığını dibe vurduran ayrılıklar da yaşacak  bunların hiç biri önemli değil asılnda, önemli olan tüm yaşanmışlıklara rağmen kozaladan çıkan tırtıl gibi kalmayıp bir günlük yaşam uğrana kelebek olabilmektir. Tenine vuran yumuşak rüzgarı hissetmek özgürlüğün tadına varabilmek için .
        Zümrüdü Anka Kuşu , o denli hassas , naifken  masal kahramanı olup  da , her defasında yaşarken daha yaşamdayken her defasında yeniden,  hiç bıkmadan usanmadan bir daha bir daha  küllerinden doğarlar. Bu halleriyle bize aklı her şeye kadim olan yeten insanoğluna yaşama dair, yaşamda ayağakalkabilmeye dair fikirleri serer gözler önüne "Kaderini yaşa , ya da yenisini yaz" insanoğlunaysa kalan sadece tercih  yapmak  hepsi bu.

  Bir günleriniz tünelin hep aydınlık yanına yakın olsun
  Bir gün görüşmek üzere Hoşçakalın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder