Hiç kimse yoktur ki hayalinde uzaklarda bir yaşam canlandırmasın ve o yaşama kötülük kondursun, bir resim çizer oraya dair. Abidin Dino edasıyla her köşede bir mutluluk, her köşede bir sevişgenlik, her işte bir kariyer doruğu, o resimdeki köşe başı kapkaççıları, yabancılara kötü gözle bakma, yağmurlar, fırtınalar yoktur. Nereye gitmiştir. tüm bunlar bilinmez, gitmeselerde gözükmeyen imgelerdir. söz konusu olaylar. Taaa o kadar uzaklarda olmaz öyle şeyler çünkü, öyle ya orada yaşayanlar insan değillerde, başka başka yaratıklar demek. Heralde orada hiç cinayet yok ölümlerin hepsi evlerinde ya da hastanelerinde döşeklerde yaşanıyor.
Kim bilir aşklarda ayrılık da yoktur oralarda, varsa da ayrılıklarda burukluk, yada ayrılmayı gerektiren birbirini anlamazlık, karşıdakine kötü davranma, yada ötekileştirilmiş bir kadın ya da erkek yani bir üçüncü kişi yoktur. Herkes kendi sevdiği, kendi seçtiği ruh eşiyle sonsuza dek, ölüm onları döşeklerinde yakalayana dek ayrılmazlar. Acaba o zaman mutluluğun resmi, ismi şekli değişirmiydi , yani her şey kusursuz olsa, insanlar para için paranın kölesi olmak için değilde, hayatın tadına varmak, sevdiği tüm olguları etrafında barındırarak yaşasa, isteyeceği, şikayet edeceği durumların içine yine de kendini sokmayı başarabilirmiydi , bilinmez.
Sanırıyorum ki çizilen bu mutluluk resmi günümüzde pek geçerlilik kazanamaz. Bir kere insanla başlar her şey ve onunla biter. İnsanın doğasında acı çekmeye meyilli bir yan olmasa, kendi kendine yıkarmı kurduğu biliktelikleri, kıyar mı sokakta hiç tanımadığı birinin cüzdanındaki üç beş kuruş için boğazını kesmeye, yada başarılı olmak adına çocuklarını kafese koymaya, çemberin içindeki Hemster gibi sürekli koşar koşar, nereye gitmeye çalışır, neye varmak ister bunu kendisi de bilmeden farkedemen, sistemin ve paranın kölesi olurken geride bıraktığı değerleri unutmaya da bu kadar hazır olmazdı üstelik.
Öyleki, şahsi iradeleriyle kurdukları , hayatlarınının aksiliklerini, başarısızlıklarını, aksaklarını bile başka bir durumalara bağlama, birilerinin üzerine yıkma gibi konularda en başarılı varlıklardır insanlar. ve de yaratılmışların en çelişkilisidir. Dünyayı harika bir yer yapabilmeyi başaracak evrendeki her bir zerreyi mensup olduğu ırkın hizmetine sokmayı, her bir tanecikten ayrı ayrı yararlanabilme, ilişkilerini düzenleyebilme, hayatta kalmayı her şekilde başarabilme gücü varken gün be gün yaşanmı kendi veya yakınları özellikle de en sevdikleri için çekilmez kılan başka bir canıl türüne rastlamak mümkün olmaz olamaz olabilemez!
Herkesin kendi elleriyle inşa ettiği yaşamlarda elbette kırıklıklar, özlemler kayıplar, yenilgiler, yaprak dökümleri olacak, zaman zaman dizide kanayacak, canı da yanacak. Sevişmeleri olduğu kadar nefretleri de selamlayacak, barışı kucakladığı gibi savaşa da göğüs germesi gereken anlar olacak, kavuşmalarda doruklara çıkarken, varlığını dibe vurduran ayrılıklar da yaşacak bunların hiç biri önemli değil asılnda, önemli olan tüm yaşanmışlıklara rağmen kozaladan çıkan tırtıl gibi kalmayıp bir günlük yaşam uğrana kelebek olabilmektir. Tenine vuran yumuşak rüzgarı hissetmek özgürlüğün tadına varabilmek için .
Zümrüdü Anka Kuşu , o denli hassas , naifken masal kahramanı olup da , her defasında yaşarken daha yaşamdayken her defasında yeniden, hiç bıkmadan usanmadan bir daha bir daha küllerinden doğarlar. Bu halleriyle bize aklı her şeye kadim olan yeten insanoğluna yaşama dair, yaşamda ayağakalkabilmeye dair fikirleri serer gözler önüne "Kaderini yaşa , ya da yenisini yaz" insanoğlunaysa kalan sadece tercih yapmak hepsi bu.
Bir gün görüşmek üzere Hoşçakalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder