26 Nisan 2013 Cuma

TRENİN VAGONU

       

           Biz zamanın pençesindeyiz zamansa hızlı giden ve sadece biniş kapısı olan bir tren vagonunda  hep ileri,daima ileri hareket eden yolculuğun başlarında  yer çekimsiz düşlerimiz ellerimizde hızla  gelip geçerken gördüğümüz silüetleri manzara tadında izleriz. her şey daha kolay  daha ulaşılır, dünya küçüktür sanki.
         
Aslında inişi olmayan bu tren vagonunda kendimizi tutsak adletmemek de  kabul  edilesi bir durum değilken günler geçtikte farkındalık keşfedilmeye  başlanır ve başlanmasıyla birlikte de silüetler artık bir manzara olmaktan çıkıp objelere dönüşür ve dönüşmesiyle birlikte  her birine bir yer açarız.İlköğrendiğimizdir birilerine bir şeylere yer açmak.  Her ne kadar bizim buyur ettiklerimiz olsa da bunlar  siz hiç anlayamadan bir varmış bir yokmuş oynarlar. ve oyunları bittikten sonra da öylece giderler. sizde yerleştikleri köşelerde izler, kirler , tozlar bırakarak çıkmaz lekedir bunlar  oraya ne  koysanız neyi koysanız temizlenmez. Sadece boşalan  köşelere  birileri, bir şeyler gelir. Gidenler sizden  bir parça alır bohçasına, geride kalanlara yeter mi hatta  kendine yeter mi diye düşünmeden. Gelenler tamirat için ellerini kollarını doldurur mu bu da bilinmez.
                  Önceleri daha bir boş bakarsınız onların ardı sıra  vagonun penceresinden sanki bir anda tüm her şey gitmiştir de bom boştur orası öyle bir boşluk ki dipsiz kuyudan düşüyor gibi, hissizleşirsiniz nasılsa  canınız bu denli bir daha acımayaz diyerek   sadece düşmenin hazzını duyarsınız garip bir haz. dünyadaki diğer tüm her şey camın arkasındadır artık. dokunamazsınız hiç bir şeye her yer alev alevdir. Dokunulmaz canınız yeniden  yanar bakışınız bile değse hatırlatanlara.

   Dedik ya tren bu dur durak bilmeyen sadece yolcuların bindiği. Yolcuları ise inerlerken artık hiçtirler ve gidecekleri tek yer toprağın altıdır.Bunun için bile  Zaman bırakmaz sizi koşar, koşar, aslında koşan mıdır? Yoksa kırbacı elinde bir cadı misali koşturan mı bilinmez. Sizin adınıza kararlar verecek kadar da ukaladır kimi durumlarda. sessiz sedasız ineceğiniz durağı beklerken bulur sizi ve vagona yeni yeni imgeler yerleştirir. hazır hiç bir şeyin farkında değilken sihirli bir değişimdir bu. Formül sil baştan. Son durak öyle kolay kolay  gelmez vagona kaç güneş daha  doğacak kaç kere batacak sorgulayamazsın nitekim  her yeni gün  yaşam için kalan ilk gündür ve hemen onu kullanmaya başlarsınız biriktirmek gibi  lüksünüz olmaz.
                Önce gidenler  her yeni durakta binenlerle birlikte biraz daha küçülür biraz daha uzaklaşır. öyle ki ; anılarının başı dumanlanır içindekiler zar zor seçilir. Ne acayip bir gidiştir bu olunmadığında öleceğinizi düşündüğünüz bir çok imgeyi bu dumanların arasından seçmekte zorlanırsınız. Kendi yaşamınıza sanki tek taraflı bir aynadan bakıyormuş, ya da bir film karesinde kahramanın hayatını izliyormuşsunuz gibi.
               Tüm bu yaşadıklarınızın sayesinde kimi zaman yağmur yüklü bir bulut olursunuz gözyaşlarınız çarpacağınız yerlerde saklı , ya da kızgın bir şimşek, birilerinin başına düşmek isteğiniz yüreğinizde , olmadı  bir toz yığını ,gelip de size bıraktıklarını süpürmeden gidenlerin üzerlerini kapatmak  arzusuyla, belki de bir intikam meleği, kim bilir bir köşede hüznünüz kendi benliğinizde bir tablo tüm çekilenleri anlatmak üzere izleyen tüm gözlere ,bir bakmışsınız  rüzgar olup pencerelerden sızan  ürperti hissi olursunuz hissetmeyi bilmeyenlere , lakin ne olursa olsun kaybedişleriniz, kaybettikleriniz tüm hücrelerinizde geçersiniz 80 leri , 90 ları ,2000leri  ... her birini  geçtikten ve elinizden kaçırdıktan kaçanlar değerlenir gözünüzde çünkü oradakiler yaşadıklarınızdır  hatalarınız yaptıklarınız size yapılanlar tüm bunları  bilirsiniz, bilirsiniz de yeni gelen günlerde değiştirmek için hiç bir şey yapmazsınız. Elinizdeki tek şeyi  geçmişi muhakeme ederken de tren iki kapalı handan girdiği  gibi çıkar sizi bile arkada bırakarak devam eder yoluna ..