15 Mart 2012 Perşembe

YALNIZLIĞINI DA AL GİDERKEN!

                             
                           
                  Bazen  tüm zamanların en yalnızısındır. o kadar yalnız ki gökdeki ay bile senden  kalabalıktır. Ne kadar acayip hayatından giden kişinin adedi birdir . Sadece bir, tekdir. Gel görki tüm şehir boşalır onun adımlarıyla sanki süpürür herkesi önü sıra her şeyi her yeri yanında götürür. de sana da  kalan  kocaman bir boşluktur, keşke yalnızlığın o yıkıcı uğultusunu da yanında götürse,olmaz işte  payına düşen budur   gidişlerde, oyunun bu perdesinde kalansındır, çünkü gidenin ardından bakan
               O zaman gitmek istersin , bu artık , bi yelkenliye binip açık denizler mi , trenle rayların tıkırtıları arasında sallana sallana  ulaşılabilecek  en uzak noktamı , uçakla göklere çıkıp uzunca bir süre aşağı inemeyecek kadar ötelere gitmek mi , gözün kararırsa  hiç önemli değildir. neresi nereler olduğu  o kadar ki , bu kaf dağı bile olabilir  hepsi aklına geldiğinde  süper bir fikir halini alır  tasarladığın  an itibariyle . Kim bilebilir ki belki orada insanlar vardır. Hatta bir bakarsın  kalabalık bile olabilir.
                   Bazen gitmeyi başarırsın belki istediğin kadar uzağa değil, gene de gitmek gitmektir. Hedefe ulaştığın  zaman anlarsın ki,  konunun gitmekle ya kalmakla  hiç bir ilgisi  yok, kendini götürdüğün sürece her yer aynı insansızlıkta olacaktır.                                                  
                         Hemen bir B planı yaparsın olacak gibi değildir çünkü bu duruma tahhamül etmek olanaksızdır. Nefes almak bu kadar mı can acıtır ?Acıtır işte bu yüzden de çıkış yolu aramak zorundasın tıpkı labirentte peyniri arayan fare gibi .  Kendini bırakman gerekli bir yerlerde  tamam buldun işte. Çare bu , derdinin dermanı bu . İyi de nerede bırakacaksın , hangi zaman diliminde, dilimlerin  hem  hepsi kayıp , hem her an onunla olduğun saniyeler bütünü oluştururken.
                         Birilerini ararsın can havliyle , geçmişte bıraktığın, bu epey bi geçmiş olmalı ki , onunla yaşadıklarını , birlikte nefes aldığını , uzaklarının , yakınlarının hepsinin onda yoğrulduğunu  ,  bilmesin , bilmesin ki , bunların konuşulması da imkansız hale gelsin. Fikir güzelde arananların kiminin telefon numaraları değişmiştir. Kiminin yaşadığı şehir ,  ya da seni hatırlamaz , hatırlasa  bile umursamaz . E ne yapalım o kadar da uzaklara gitmeye gerek yok. Daha yakından birileri de olabilir. Hem o kadar sohbet konusu varken tutup onu mu konuşacaksın. Güvenirsin bu konuda kendine gereksiz bir deli cesaretiyle ,
                       En nihayetinde bir can simidi bulunur bulunmaz hemen sözleşilir, en kısa sürede de buluşma gerçekleşilir. Konu konuyu açar. Olağan dışı hiç bir şey yokmuş gibi davranalır ilk dakikalar, sonra durum zorlaşır  ve bu olağanlığı devam ettirmeye  çalışırken dozu kaçırır fazla  neşeli olursun, bunce neşeli haldeyken gözlerinin buğusu , yüzündeki anlamsız ağlamakla gülmek arası ifade,tüm bunlar bira araya gelince de yakalanırsın  pek tabii , aslında suçlu  kötü bir senaryo da , kabileyetsiz bir oyuncu olmandır.
                    Sonunda da  kaçmaya çalışırken, zincirlendiğin yerdesindir. Harfler daha biraz önce ağzından zorla sese dönüşen şeylerken , şimdi çağlamışlar , hiç mi hiç zorluk çekmiyorlar kelimeleri, cümleleri oluşturmakta. Anlattıkça   azalacak sanırsın , Bilakis çoğalır ,çoğalır,çoğalır  senden bile fazla olur özlemler , pişmanlıklar kızgınlıklar.Kaldıramazsın omuzların çöker, yüzün düşer , pes edersin.   İşte  çözüm sandığın bir olasılığı daha önünde duran çay bardağının buğusunda boğmayı başarmışsındır.
                       Sonra şöyle bir irkilirsin, benliğine iner iç sesine kulak verirsin dön hayata yakala bıraktığın yerden, tut ipin ucunu sadece senmisin bu konuda dertli  olan ,kalk ayağa, ee öyle ölmeyi düşünmekle, ölmek aynı şey değil,kolay hiç değil,  yarım da olsa doğrulursun, belin bükülmüştür.Tam dik olamazsın  tabii ama olsun, artık oyunun kurallarını sende biliyorsun, bir şekilde uyum sağlar, kendine dönersin arayışın yeniden başlar.İlk önceleri ya hep uyursun zaman geçsin tükensin bende içinde tükeneyim dersin, ya da  seni anlamayan gözlere, yüreklere yelken açar,buz gibi elleri tutarsın.Anlamsız.
                            Perdenin son oyununda bir bakarsın aynaya "bende sana verecek kadar ben kalmadı. " diyerek atarsın onu hayatından , hiç bir kırıntı , hiç bir iz , duygu bırakmadan. Silersin tümden hatta artık kızgın olma nefret etme dürtüleri bile yoktur içinde.  Nazım Usta'nın dizeleri gibi devam edersin yoluna "Bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçesine"
                                 
                             Bir günleriniz hep tünelin aydınlık yanına yakın olsun
                              Bir gün görüşmek üzere ,,
                              Hoşçakalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder